BlogYARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA TÜZEL KİŞİLİK PERDESİNİN ARALANMASI

19 Şubat 20240

YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA TÜZEL KİŞİLİK PERDESİNİN ARALANMASI

GENEL ANLAMDA TÜZEL KİŞİLİK PERDESİNİN ARALANMASI

Yargıtay Kararları Işığında Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması :  Tüzel kişilik perdesinin aralanması Türk hukukunda kanun koyucu tarafından genel bir hükümle düzenlenmemiş, öğreti ve uygulama tarafından zaman içeresinde geliştirilmiştir. Yargıtay kararları doğrultusunda da 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (“TMK”) m. 2/II uyarınca tüzel kişilik, kurumu sorumluluktan kurtulmak için kötüye kullanılıyorsa tüzel kişilik perdesi kaldırılabilir. İlgili teori şirketlerin sadece sermayeleri ile sorumlu olacakları ve tüzel kişilerin borçlarından dolayı ortakların sorumlu tutulamayacağı kuralının başka bir deyişle tüzel kişilerin borçlarından dolayı tüzel kişiyi oluşturan kişilerin sorumlu tutulamayacağı ilkesinin önemli bir istisnasını oluşturmaktadır.

Önemle belirtmek gerekir ki tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi ancak istisnai ve sınırlı durumlarda uygulanabilir olduğundan titizlikle ve mümkün olduğunca dar yorumlanarak uygulanmaktadır. Bu teorinin uygulanmasına ancak tüzel kişilik kavramının arkasına saklanılarak dürüstlük kuralına aykırı davranıldığı, kendisine tanınan hakkın kötüye kullanılarak üçüncü kişilerin zarara uğratıldığı, zarara yol açan tüzel kişinin sorumluluğuna hükmedebilmek için ise başka bir yasal nedene dayanılmasının mümkün olmadığı durumlarda başvurulabilinmektedir.

Tüzel kişilik perdesinin kaldırılıp kaldırılmaycağı hususu her somut olaya göre farklı değerlendirilmekte ise de ön şartı olarak tüzel kişinin alacaklılarının zarara uğramaları, yani alacaklarını tahsil edememeleri olarak belirtilmiştir.

Yargıtay Kararı-11. HD, T. 19.03.2018, E. 2016/9387, K. 2018/2071

“(…) Tüzel kişiliklerde mal ayrılığı ilkesi geçerli olup, tüzel kişinin malvarlığı onun ortaklarından ve onun yönetiminde bulunan organları oluşturan kişilerin ve kardeş ortaklarının malvarlığından bağımsız ve ayrıdır. Eğer kişilik ve malvarlığı ayrılığı ilkesi uygulanamıyorsa yani malvarlıkları birbirine karışmışsa ve bu durumdan 3.kişiler zarar görüyorsa, art niyetle ve hesabi davranışlarla sırf sorumluluktan kurutulmak amacıyla tüzel kişilik perdesi ardına sığınılmış ise bu durumda TMK’nin 2. maddesi gereği şahıs ve mal ayrılığı ilkesi istisnaen uygulanmamaktadır. (…)”

YARGITAY KARARLARI

Aşağıda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından verilen kararlarda tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisinin uygulanabilmesi için somut olayda bulunması gereken koşullar detaylı bir şekilde açıklanmış ve bundan sonraki olaylar için de yol gösterici olmuştur.

İlgili kararlarda tüzel kişilik perdesinin aralanması genellikle kardeş şirketler arasında söz konusu olduğundan, ana şirket ile kardeş şirket ve ortaklar arasındaki karmaşık ilişkiler zincirinin net bir şekilde ortaya konulması gerektiği, şirketler arasındaki organik bağın tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisinde hangi koşullar altında uygulanabilir olduğunu ve özellikle bu teorinin üçüncü kişiler tarafından ileri sürülebileceği hususlarına dikkat çekilmektedir.

Yargıtay Kararı – HGK., E. 2019/149 K. 2022/894 T. 14.6.2022

“(…) 28. Tüzel kişilik perdesinin aralanması genellikle kardeş şirketler arasında söz konusu olduğundan, ana şirket ile kardeş şirket ve ortaklar arasındaki karmaşık ilişkiler zinciri net bir şekilde ortaya konulmalıdır. Bu noktada bu şirketlerin ekonomik anlamda bağımsız şirket vasfında olup olmadığının araştırılması büyük önem taşımaktadır. Çünkü kardeş şirketler arasında perdenin aralanması teorisine başvurabilmek için tek bir iktisadi işletmenin yürütüldüğü farklı faaliyetler için birbirinden bağımsız tüzel kişiliklerin kurulmuş olması gerekmektedir. Hukuken iki farklı tüzel kişilik gibi görünen bu şirketler aslında özdeştir, alacaklılardan mal kaçırmak ya da sorumluluktan kurtulmak amacıyla kötü niyetli olarak iki farklı tüzel kişilik gibi kurulmuştur. Ayrıca bunların üretim, pazarlama ve ihracat faaliyetleri birbirini tamamlayıcı nitelikte olup, şirketler aslında tek ve aynı iktisadi işletmeye vücut vermektedir (Öztek, Selçuk/Memiş, Tekin: Şirketler Hukuku ve İcra İflas Hukuku İlkeleri Karşısında Borçlu Şirketin Alacaklılarının Hakim Ortağa Karşı Korunması, E. Ulusoy (Editör), I. Uluslararası Ticaret Hukuku Sempozyumu, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, İstanbul 2008, s. 209).

  1. Tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasına benzeyen bir başka kavram organik bağ kavramıdır. Tüzel kişilik perdesinin aralanmasında olduğu gibi organik bağ kavramında da bir tüzel kişinin borçlarından bir başka tüzel kişinin sorumluluğuna gidilmektedir. Bu hâliyle organik bağ kavramının da kaynağını TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı oluşturmaktadır (Öztek/Memiş, s. 210). Ancak organik bağ kavramı, tüzel kişilik perdesinin aralanmasına göre daha geniş bir anlama sahip olsa da organik bağın varlığı, tek başına tüzel kişilik perdesinin aralanmasını gerektirmemektedir. Başka bir deyişle şirketler arasında organik bağ tespit edilse dâhi tüzel kişilik perdesinin aralanması ve alacağın perdenin arkasındakinden de istenebilmesi için sırf alacaklıdan mal kaçırmak ve onu zarara uğratmak amacıyla kötü niyetli işlemler yapıldığının da somut verilerle ispatlanması gerekmektedir.
  2. Şirketler ortaklarının akraba olması tek başına şirketler arasında organik bağ olduğunun kabulü veya tüzel kişilik perdesinin kaldırılması için yeterli olmadığı gibi şirketlerin aynı alanda faaliyet yürütüyor olması da organik bağ için yeterli değildir.
  3. Şirketler arasında organik bağ olup olmadığı; şirketlerin adreslerinin aynı olması, ortaklık yapılarının ve yönetim kurullarının benzer olması veya temsilcilerinin aynı olması, faaliyet alanları, hisse devirleri, muvazaalı işlemler gibi hususlar ve somut olayın özellikleri de gözetilerek tespit edilebilir. Ancak tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasında her iki şirketin faaliyet alanı, ortaklık yapısı, ortakları gibi konularda öyle büyük ve derin bir kesişme vardır ki; bu şirketlerle iş yapan kişiler nezdinde iktisadi bir bütünlük içerisinde tek bir şirketle iş yapılıyor algısı oluşmaktadır. Ayrıca üçüncü kişiler nezdinde uyandırılan bu algı neticesinde, ticaret yaparken güçlü bir yapıya sahip görüntüsü oluşturularak, şirketlerden birinin borca batırılması ya da içinin boşaltılıp iş alanının diğerine kaydırılması işlemleri tipik bir hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmelidir. Nitekim aynı hususlara Hukuk Genel Kurulunun 08.02.2022 tarihli ve 2021/(19)11 659 E., 2022/82 K. sayılı kararında da değinilmiştir.

(…)

  1. Yukarıda da açıklandığı üzere, kardeş şirketler arasında perdenin aralanması teorisine başvurabilmek için tek bir iktisadi işletmenin yürütüldüğü farklı faaliyetler için birbirinden bağımsız tüzel kişiliklerin kurulmuş olması gerektiği gibi, hukuken iki farklı tüzel kişilik taşıyan bu şirketlerin aslında özdeş olması, alacaklılardan mal kaçırmak ya da sorumluluktan kurtulmak amacıyla kötü niyetli olarak iki farklı tüzel kişilik gibi kurulmuş olması gerekir. Somut olayda bu şartlar gerçekleşmediği gibi, önemle vurgulamak gerekir ki; perdenin aralanması teorisine başvurabilecek kişinin zarara uğradığını iddia eden üçüncü kişi olması gerekir. Dolayısıyla somut olayda, genel kredi sözleşmesinin imzalandığı sırada davacı müteselsil kefil davalı …Ş.’nin yönetim kurulu üyesi ve ortağı olup, üçüncü kişi olmadığından bu teoriye dayalı olarak rücu isteminde bulunamaz. Davacı üçüncü kişi sıfatına haiz olmayıp, bizatihi iddia ettiği hususları bilebilecek durumda olan kişidir.

(…)”

Yargıtay Kararı – HGK., E. 2021/659 K. 2022/82 T. 8.2.2022

“(…)

  1. Dosyada yer alan ticaret sicil kayıtlarına göre davalı … Tekstil’i müşterek imzalarıyla temsile yetkili olan kişiler … ile … isimli kişilerdir. Dava dışı … aynı zamanda diğer davalı … Tekstil’de 09.02.2009 tarihli şirket yönetim kurulu kararıyla malî işlerden sorumlu genel müdür yardımcısı olarak seçilmiş; 15.07.2011 tarihli şirket yönetim kurulu kararıyla görevi son bulmuş ve bu karar 26.01.2012 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilân edilmiştir.

(…)

  1. Sonuç olarak; malî ve teknik tespitler bağlamında davalılar arasında organik bağın olduğu, davalı … Tekstil tarafından diğer davalı … Tekstile önemli bir meblağda kıymetli evrakın ciro edilmiş olmasına rağmen davalılar arasında fatura ilişkisine dayalı olarak gerçekleşen ticaretin bu meblağı karşılamaktan çok uzak olduğu, davalılar arasında dava konusu edilen çek bedellerini karşılayacak faturaya dayalı bir ticaretin bulunmadığı, aralarındaki ticarî ilişkide davalı … Tekstil’in 8.213,27TL alacak bakiyesi bulunduğu, ancak dava konusu çeklerin muhasebe ilkelerine uygun olarak şirket kayıtlarına işlenmediği, davalı şirketler arasında resmî ve gayrî resmî belgelerin bulunması, davalı … Tekstil şirketinin kurucu ve yetkilisi olan …’ın aynı zamanda davalı … Tekstil’in malî işlerden sorumlu genel müdür yardımcısı olduğu hususu da dikkate alındığında davalı şirketler arasında organik bağın mevcut olduğu tespit edilmiştir.

(…)

  1. Eş söyleyişle; dosya arasına sunulan tüm bilgi ve belgeler, mahkemece konusunda uzman bilirkişilerden alınan rapor ile davalı … Tekstil’in dava konusu çekleri davalı … Tekstil’den faturaya dayalı bir alış veriş olmadan devralmış olması, davalı … Tekstil ile davacının ticarî ilişkisinde avans olarak verilen çeklerin doğrudan veya piyasadan toplanarak tamamının davalı … Tekstil elinde bulunması, davalı şirketler arasında uzun zamandır devam eden ticarî ilişki ve bu ticarî ilişkide açıklanamayan işlemlerin bulunması, ortaklık yapıları ile birlikte kurmuş oldukları diğer ortaklıklar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davalılar … Tekstil ile … Tekstil arasında güçlü bir organik bağın bulunduğu anlaşılmakta olup, bu organik bağ ile davalı … Tekstil’in bedelsiz kalan senetleri davalı …Tekstil ile aralarında söz konusu çeklerin kendisine verilmesini gerektirecek gerçek bir alış veriş olmaksızın almış olması kötü niyetini açıkça ortaya koymaktadır.

(…)

  1. Hâl böyle olunca; yukarıda açıklanan gerekçelerle verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, yerindedir.

(…)”

Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması ve Organik Bağ Kavramı

Organik bağ ile tüzel kişilik perdesinin aralanması karışmaya çok müsait iki kavram olduğundan bu duruma açıklık getirilmesinde fayda vardır.

Yargıtay organik bağın varlığını aşağıdaki hallerde kabul etmektedir.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2018/2125 E., 2018/20573 K. 14.11.2018 T. 

“Organik bağ ise şirketlerin adresleri, faaliyet alanları, ortakları ve temsilcilerinin aynı olmasından, aralarındaki hukuki ilişkilerin tespitinden anlaşılır.”

Tüzel kişilik perdesinin aralanması halinde bir şirketin borçlarından dolayı şirketin ortaklarının da malvarlığına başvurulabilirken organik bağın varlığı halinde sadece aralarında organik bağ bulunan diğer şirketin malvarlığına gidilebilir. Başka bir deyişle organik bağın varlığı halinde şirketin ortaklarının malvarlığına gidilemez.

Öte yandan her iki kavramın da temelinde hakkın kötüye kullanılması yasağı ve dürüstlük kuralı bulunmaktadır. İşbu bilgi notunda yer verilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararlarında da değinildiği üzere organik bağ kavramı ile tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması kavramı benzer sonuçlar doğurmaktadır. Dolayısıyla organik bağın ve tüzel kişilik perdesinin aralanması kavramının birbirini tamamlayıcı ve destekleyici nitelikte olduğu söylenebilir.

Aynı zamanda organik bağ tüzel kişilik perdesinin aralanmasına göre daha geniş ve aynı zamanda şartlarının oluşması daha kolay bir kavramdır. Bundan dolayı Yargıtay alacaklıların zarara uğramaması adına organik bağ müessesini de kullanabilmektedir. Ancak organik bağ, tek başına tüzel kişilik perdesinin aralanmasını sağlayacak güçte olmadığından şirketler arasında organik bağın bulunduğu her durumda perdenin aralanarak perde arkasındakilerin sorumlu tutulması mümkün değildir. Tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisinin uygulanabilmesi için organik bağın bulunmasının yanı sıra aşağıda yer alan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında yer alan şartların da bulunması gerekir.

Yargıtay Kararı – HGK., E. 2020/94 K. 2020/358 T. 9.6.2020

“(…) 29. Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisinde çoğu zaman perdenin tarafları arasındaki güçlü organik bağa ve yapılan muvazaalı işlemlere rastlanılmaktadır. Bu kavramlar bazen aynı olayda karşımıza çıkabilir; ancak sadece birinin oluşması diğerini engellemeyecektir. Bir hukuki işlemin her iki tarafının da irade ile beyanı arasında bilerek uygunsuzluk yaratması durumu muvazaanın şartları her olayda gerçekleşmeyebilir. Sorumluluğun genişletilebilmesi için yine içtihatlarla geliştirilmiş olan organik bağ kavramının da tartışılması gerekmektedir. Zira, organik bağ kavramı da kaynağı TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağından almaktadır. Organik bağ, iki tüzel kişi (veya bunların ortakları arasındaki ilişki) olarak nitelendirilebilir. Organik bağ, perdenin saklanmasına göre daha geniş bir anlamı ifade eder; bu bağın varlığı tanıkla bile ispat edilebilir. Organik bağ, tek başına tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasını sağlayacak güçte değildir. Şirketlerin kuruluş tarihlerinin aynı olması, hissedarların aynı soyadını taşımaları organik bağın varlığını göstermez. Şirketlerin aynı kişi tarafından yönetilmesi, aynı ortaklara sahip olması ya da benzer iş kolunda faaliyet göstermeleri somut olayın niteliğine göre başka delillerle desteklendiğinde organik bağın varlığı için yeterli ise de; bu husus tek başına tüzel kişilik perdesinin kaldırılması için yeterli değildir. Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması ve alacağın perdenin arkasındakinden de istenebilmesi için sırf alacaklıdan mal kaçırmak ve onu zarara uğratmak amacıyla kötü niyetli işlemler yapıldığının da somut verilerle ispatlanması gerekmektedir. Organik bağ şirketlerin adreslerinin, faaliyet alanlarının, ortaklarının veya temsilcilerinin aynı olmasından ve aradaki hukuki ilişkiden tespit edilebilir. Tüzel kişiliğin kaldırılmasında her iki şirketin faaliyet alanı, ortaklık yapısı, ortakları gibi konularda öyle büyük ve derin bir kesişme vardır ki; bu şirketlerle iş yapan kişiler nezdinde tek bir şirketle iş yapılıyor algısı oluşmaktadır. Örneğin; üçüncü kişiler nezdinde uyandırılan bu algı neticesinde, ticaret yaparken güçlü bir yapıya sahip görüntüsü oluşturularak, şirketlerden birinin borca batırılması ya da içinin boşaltılıp iş alanının diğerine kaydırılması işlemleri tipik bir hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilebilir. (…)”

Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanmasının Türleri

Tüzel Kişilik Perdesinin Düz (Doğrudan) Aralanması

Düz kaldırma halinde tüzel kişinin alacaklılarına, tüzel kişilik perdesini sorumluluktan kurtulmak amacıyla kötüye kullanan tüzel kişinin hakim ya da tek ortağına başvurma imkanı olduğunu ifade eder. Bu noktada ortaklar gerçek kişi olabileceği gibi tüzel kişi de olabilmektedir.

Yargıtay Kararı – 23. HD., E. 2012/4160 K. 2012/5938 T. 11.10.2012

“(…)

Taraflar arasındaki uyuşmazlık dava dışı F1 A.Ş.’nin işçisi olan davacının işçi alacağından davalı şirketin sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Davacının dava dışı F1 A.Ş.’nin işçisi olduğu, sigortasının bu şirket tarafından yatırıldığı konusunda bir ihtilaf yoktur. Davacı; sigortasını yatıran F1 A.Ş. ile davalı F2 A.Ş.’nin kardeş şirketler olduğu, sendikasının F2 A.Ş.’nin işkoluna göre belirlendiği dava konusu alacaklardan davalı F2 A.Ş.’nin de sorumlu olduğu iddiasında bulunduğu halde bu konuda mahkemece bir araştırma yapılmamıştır.

Tüzel kişilik perdesinin aralanması (Disregard of the legal entity veya Lifting the Corparete Weil) terosinin amacı tüzel kişiliğin ayrılığı ilkesinin kötüye kullanılarak hukuki sorumluluktan kaçınmayı önlemek, hakkaniyet sağlamaktır. Perdeyi aralamak teorisiyle tüzel kişiliğin ayrılığı ilkesinin kötüye kullanıldığı durumlarda farklı tüzel kişilik savunması kabul edilmeyerek perdenin arkasındaki kişi sorumlu tutulabilmektedir. Başka bir anlatımla perdeyi aralama teorisiyle birlikte tüzel kişinin borcundan üyelerin, üyelerin borcundan tüzel kişinin ya da ana ortaklıkla yavru ortaklıkların özdeş kılınarak sorumlu tutulmasına olanak sağlanmaktadır. (Coşkun Koçak, Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması 1. Uluslararası Ticaret Sempozyumu 02 Şubat 2008 Marmara Üniversitesi Hukuk FakültesiYayını s.h.58)

Davacı olayda tüzel kişilik perdesinin kaldırılarak alacağının masaya kaydını istemesine rağmen mahkemenin yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.

(…)”

Tüzel Kişilik Perdesinin Ters (Dolaylı) Aralanması

Tüzel kişilik perdesinin ters kaldırması halinde tüzel kişinin ortağının alacaklıları, ortağın hakimiyet ilişkisi bulunduğu tüzel kişiye başvurabilmekte ve ortak ile birlikte anılan tüzel kişiyi de sorumlu tutabilmektedir.

Yargıtay Kararı-22. HD, T. 06.12.2018, E. 2017/18188, K. 2018/26470

“ (…)

Davalı Cevabının Özeti:

Davalı vekili, husumet itirazlarının bulunduğunu, davacının çalıştığı dava dışı şirketin hisselerini müvekkilinin devraldığını, işyeri devri olmadığını, dava dışı şirketin tüzel kişiliğinin devam ettiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

(…)

Somut olayda, davalı ile dava dışı şirket arasındaki ilişki ve aralarında organik bağ olup olmadığı titizlikle araştırılmalı, işverenliklerle ilgili tüm ticaret sicil kayıtları getirtilmeli, tanıklar yeniden dinlenerek fiili çalışma ve şirketler arasındaki bağ hususunda beyanları alınmalı, davacının iddia ettiği dava dışı şirketin alacaklarını ödememek amacıyla işlemler yapıp yapmadığı hususu ve deliller hep birlikte değerlendirilerek davalılar arasındaki ilişki ve sorumluluklar netleştirilmelidir. Anılan hususlar gözetilmeksizin eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. (…)”

Yargıtay Kararı-11. HD, T. 11.12.2017, E. 2016/5148, K. 2017/7084

“(…) Dava, çeke dayalı alacak istemine ilişkin olup, davacı tüzel kişilik perdesinin kaldırılarak tüm davalıların çek bedelinden sorumlu tutulmasını istemiş, mahkemece, gerçek kişi davalı … dışındaki davalılar yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir. Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere TTK’daki sermaye şirketlerine ilişkin hükümler gözetildiğinde kural olarak sermaye şirketi ortaklarının şirket borçlarından dolayı şirket alacaklılarına karşı bir sorumluluğu bulunmamakta ise de, pay sahibinin şirket tüzel kişiliği ile özdeşmesi, şirket ortağının mal varlığı ile şirket tüzel kişiliğinin malvarlığının birbirlerine karışması, art niyetli ve hesaplı davranışlarla sırf sorumluluktan sıyrılmak amacıyla tüzel kişilik perdesinin arkasına sığınılması, ortağın şirketteki hakimiyetini kötüye kullanarak alacaklılara karşı tüzel kişilik perdesinin arkasına saklanmasının hakkın kötüye kullanılması mahiyeti taşıması, borçların ödenmesi sırasında şirket ortağı tarafından ayrılık prensibinin ileri sürülmesinin TMK’nın 2. ve 3. maddelerine aykırı olması gibi hallerin söz konusu olduğu durumlarda şirket ortağı aleyhine de tüzel kişilik perdesi aralanarak şirket borcundan dolayı sorumluluğuna gidilebilecektir. Başka bir anlatımla perdeyi aralama teorisiyle birlikte tüzel kişinin borcundan üyelerin, üyelerin borcundan tüzel kişinin özdeş kılınarak sorumlu tutulması mümkün olabilecektir. Bu durumda, mahkemece yukarıda yapılan açıklamalar ışığında davalı …’nın durumu değerlendirilerek hasıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, davanın tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasına dayandırıldığı, davalı …’nın ise bir gerçek kişi olduğu gerekçesiyle davalı … hakkındaki davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. (…)”

Tüzel Kişilik Perdesinin Çapraz Aralanması

Şirketler topluluğunda yavru şirketlerin alacaklılarının, bu ilişkinin kötüye kullanılması halinde ana şirkete veya ana şirketin hakimiyetinde olan başka bir yavru şirkete başvurabilmesi ve bu sebeple ana şirketin veya diğer yavru şirketin, asıl borçlu olan yavru şirketle birlikte alacaklılara karşı sorumlu tutulabilmesi tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması şeklinde ifade edilmektedir.

Yargıtay Kararı-9. HD, T. 15.11.2016, E. 2016/29064, K. 2016/20166

“(…) Diğer taraftan organik bağ ilişkisinde işveren sıfatı olan tüzel kişinin, işçinin iş sözleşmesinden veya iş kanunundan doğan haklarını kullanmasının engellenmesi için temsilde farklı kişiliklere yer vermesi sözkonusudur. Bu durumda tüzel kişinin bağımsızlığı sınırlanır ve organik bağ içinde olunan kişi ile özdeş kabul edilir.

Bu anlamda; tüzel kişilik hakkının kötüye kullanılması, kanuna karşı hile, işçiye zarar verme (haklarının alınmasını engelleme-iş güvencesi hükümlerinden yararlandırmama), tarafta muvazaa (hizmeti kendisine verdiği halde başka bir kişiyi kayıtta işveren olarak gösterme) ve namı müstear yaklaşımı nedeni ile dolaylı temsil sözkonusudur. Bu durumların sözkonusu olduğu halde tüzel kişilik perdesinin aralanması sureti ile gerçek işveren veya organik bağ içinde olan tüm işverenler sorumlu tutulmaktadır. Organik bağ ise şirketlerin adresleri, faaliyet alanları, ortakları ve temsilcilerinin aynı olmasından, aralarındaki hukuki ilişkilerin tespitinden anlaşılır.

Dosya içeriğine göre, davacının davalı …. bünyesinde bulunan …. çalışanı olduğu sabittir. Davalı … ile dava dışı olan ve davacının kayden işçisi göründüğü …nin adresleri, faaliyet alanları ve ortakları aynıdır. Davacının iş görme edimini Holding’e karşı yerine getirdiği sabittir. Bu şirketler arasında bulunan organik bağ nedeniyle davalının da işçilik alacaklarından sorumlu olduğu gözden kaçırılarak, davanın yazılı gerekçe ile husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir. (…)”

SONUÇ

Sonuç olarak, tüzel kişilik perdesinin aralanması, hukuki bir kavram olmanın ötesinde, pratik bir şekilde somut olaylarda ispatlanabilir ve uygulanabilir niteliktedir. Yargıtay kararları, bu teorinin adil bir şekilde kullanılabilmesi için net kriterler ortaya koymaktadır ve bu kriterlere uygunluğun her somut olayda titizlikle değerlendirilmesi önemlidir.

Tüzel kişilik perdesinin aralanması konusundaki Yargıtay kararları, özellikle kardeş şirketler arasındaki kompleks ilişkilerin adil bir şekilde değerlendirilmesi, organik bağın net bir şekilde belirlenmesi ve bu bağlamda tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisinin üçüncü kişiler tarafından kullanılabilmesi ticari ilişkilerde güvenin, dürüstlüğün ve şeffaflığın artırılmasına katkıda bulunmaktadır.

Saygılarımızla

İşbu bilgi notunda yer alan hususlar hukuki tavsiye değildir ve hukuki tavsiye olarak anlaşılamaz. Hukuki görüş için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

https://www.tercanlegal.com/wp-content/uploads/2022/09/TercanLegal_Logo_2.png
Giz 2000, Eski Büyükdere Caddesi, No:7/33, Maslak İstanbul

Follow us:

CALL FOR CONSULTATION

Tercan Legal Law Firm SRA ref 669401. Calls may be recorded for quality and training purposes.

Copyright © Tercan Legal 2022